MÜZİĞİ DANSA KALDIRAN MATEMATİK
Merhabalar sevgili okurlarım. Acaba daha önce müzik ve matematiği bir arada düşünmüş müydünüz? Bugün ki yazımda sizlere biraz bu ikilinin uyumundan bahsetmek istiyorum. Öyleyse başlayalım.
Klasik müzik deyince akla gelen, muazzam bir armoni
kullanan, müzik tarihine adını büyük harflerle yazdırmış, hala güncelliğini
kaybetmemiş 3 değerli isim… Johann Sebastian Bach, Wolfgang Amadeus Mozart ve
Ludwig Van Beethoven. Bu üç değerli isim
bizlere notaların, seslerin bir araya gelince nasıl bir uyum içinde aktığını, ‘’kulağa
hoş gelme’’nin ne demek olduğunu resmen kanıtlıyor. Peki bu sesleri notaları
rastgele mi bir araya getiriyorlar? Tabi ki de hayır. İşte burada matematiğin
günlük hayatta nasıl kullanıldığı, matematiksiz bir müziğin olamayacağı gözler
önüne seriliyor.
Johann Sebastian Bach ile ilgili www.akşam.com.tr internet sitesindeki bir
haberde şöyle bir bilgiye rastladım.
'' …Alman notalama sisteminde B-A-C-H harfleri, bu
sıralamayla büyük bir basitliğe ve derin bir güzelliğe sahip olan kromatik
(yarım tonlardan oluşan ses dizisi) motif Si bemol - La - Do - Si bekâr
notalarına denk düşmektedir. Bach, ismini oluşturan bu harflerin alfabedeki
sıra sayılarını da işin içine katarak dili, matematiği ve müziği bir araya getiriyordu.
Bu harflerin alfabetik sıraları olan 2 - 1 - 3 - 8 rakamları toplandığında 14
sayısını veriyordu ve bu sayı, Bach’ın ön isimleri olan Johann ve Sebastian’ın
ilk harflerinin alfabetik sıraları ile kendi isminin harflerinin alfabetik
sıralarının toplamı olan 41’in tersiydi. Böylece Bach, Si bemol - La - Do - Si
bekâr temasının bulunduğu 14 notalık 41 ölçü besteleyerek matematik ile müzik
arasında ne kadar derin bağlar kurduğunu gösteriyor ve bu yolla kendi ismini
yapıtlarına matematiksel-müzikal bir alfabeyle yerleştiriyordu.
Walther’a ithaf ettiği, 14 ölçü uzunluğundaki bir kanonunda
her sesi, Walther’in harflerinin alfabetik sıralarının toplamı olan 82 nota
içerecek şekilde düzenliyor, bu sayıyla, kendi isminin harflerinin toplamı olan
41 sayısının iki katını elde ederek, Walther’in, kendisinden iki kat değerli
olduğuna vurgu yaparak onu övüyordu. …’’
Klasik Batı müziğinin en önemli temsilcilerinden ve biz
Türkler için de Türk Marşını
bestelemiş olan Wolfgang Amadeus Mozart’ın eserlerinde de matematiğe
rastlıyoruz. Eserlerinde genellikle altın orana rastlanan Mozart’ın ‘ C Major Sanat No:1’ adlı
eserindeki 38/62=0,613 değerleri yaklaşık olarak Altın Oranı vermektedir.( http://www.altinsehiradana.com/Makale/fibonacci-dizisi-ve-muzikte-altin-oran/333/
) Bu da o değerli eserlerin ne kadar güzel olduğunun matematikle harmanlanmasından
kaynaklandığını göstermektedir.
Ludwig Van Beethoven deyince akla gelen şey tabi ki de 9.
Senfonisidir. 9. Senfoni Avrupa birliğinin resmi marşı ve insan sesinin
kullanıldığı ilk senfonidir. Senfoninin sonu Shiller’in Neşeye Övgü şiirinin
bestelenmiş halidir. 9. Senfoniyi bu kadar önemli ve değerli kılan şey tüm
bunların dışında Beethoven’ın bu besteyi sağırlık döneminde yazmış olmasıdır.
Hürriyet haberde ‘’Beethoven 12'yle 12'yi çarpamazdı’’
başlıklı yazıda Bülent ATALAY’ın şu sözlerine rastladım: ‘’ Beethoven'ın müziği
ise dünyanın en muazzam müziği. Beethoven hiç matematik bilmezdi, 12'yi 12 ile
çarpamazdı, tek tek yazardı, ama onun 9. senfonisinde matematik var, altın oran
numaraları çıkıyor. Sanatkar matematiği bilmediği halde, bu altın oranı buluyor
kendiliğinden.’’ (http://www.hurriyet.com.tr/beethoven-12yle-12yi-carpamazdi-13769557
)
Tüm bu bilgiler ışığında bu değerli besteciler matematiği
eserlerinde bilerek mi kullandı yoksa kendiliğinden mi ortaya çıktı bu sorunun
net bir cevabını elbette veremiyoruz. Ama eserlerine baktığımızda matematiksiz
bir müzik olamayacağını, Matematiğin adeta
notaların arasına girerek müziği dansa kaldırdığını görüyoruz. Günlük hayatta
kendi çabalarımızla matematiği kullanmasak bile o gizlice müziğe, resme,
mimariye sızıyor sanki. Bu da matematiğin ne kadar gizemli, hayatın her anında
karşımıza çıkan ve ne kadar önemli bir bilim olduğunu gözler önüne seriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder